Işıl ışıl süslenmiş caddeleriyle, en renkli noel marketleri, turistik birçok noktada yer alan eğlenceli buz pateni pistleriyle ve Hyde Park’ta kurulan Winter Wonderland ile Londra yeni yılı coşkuyla karşılıyor ve aralık ayında adeta bir kış masalına dönüşüyor.
Yeni yıl coşkusunu yaşamak için karnaval temasında hazırlanmış rengarenk sokaklardan Carnaby’de bir akşam yürüyüşüne ne dersiniz? Oradan hemen Regent Caddesi’ne geçebilirsiniz ve üzerinizde süzülen melekler kendinizi rüyada hissetmenize sebep olabilir.
Oxford caddesi Londra’nın en lüks caddelerinden birisi dolayısıyla yeni yıl süslemeleri de oldukça ışıltılı görünüyor. Herkes yeni yıl hediyelerini tamamlamak için alış veriş telaşındayken, mağazalar da yılın en büyük indirimleriyle müşterilerini karşılıyor. Caddeler geç saatlere kadar inanılmaz kalabalık ve güvenlik adına hiç endişe duymayacağınız bir şehirdesiniz.
Oxford Caddesi’nden New Bond sokağına dönüyoruz ve bu muhteşem ışıklar animasyonlu versiyonlarıyla gözümüzü alıyor. Her köşede birbirini kıskandıracak güzellikte süslemeler aklımızı çeliyor ve Londra sokaklarında saatlerin nasıl geçtiğini anlamadan kendimizi kaybediyoruz. Havanın soğukluğuna inat bizi sıcacık sarmalıyor birbirinden güzel ve ışıl ışıl sokaklar, caddeler, vitrinler..
Londra’nın simgelerinden, dünyanın en yüksek dönme dolaplarından biri olan London Eye’ı şehrin üzerinde ışıl ışıl dönerken izlemek çok keyifli. Londra’ya inanılmaz bir renk, hareket ve güzellik katıyor.
Bu dev dönme dolaba binip, şehrin akışını yukarıdan izlemek ise adeta büyüleyici. Kapsüller her açıdan mükemmel manzaraları gözler önüne seriyor. Her biri yirmi beş kişi alabilen otuz iki kapsülü var. Ve her yönde tam bir görüşe sahip kapsüller turu otuz dakikada tamamlıyor.
Havanın güzel olduğu bir günde, kırk km ye varan görüş alanıyla başkentin ve İngiltere’nin güneyinin güzel manzaralarını ayaklarınızın altına seriyor. Bu karede, Westminister Köprüsü ve üzerinden geçen İngiltere ile özdeşleşmiş ikonik çift katlı kırmızı otobüslerin, siyah taksilerin yanı sıra Thames Nehri ve üzerinde şehir turu yapmanızı sağlayan tekne, yine Thames Nehri kıyısında en dikkat çekici yapılardan olan Westminister Sarayı ya da Parlement Binası, Londra’nın ikonik yapılarından Big Ben Saat Kulesi ve sarayın batısında yer alan İngilizlerin en önemli dini yapılarından Westminister Abbey Manastırı yer alıyor.
London Eye ile birlikte Madame Tussauds gibi turistik merkezlerden herhangi birisi için daha bilet alırsanız, iki turistik nokta ziyareti yapmanız karşılığında gişede size özel indirim yapılıyor. İkisine birden kırk beş pound ödeyerek, internetten bilet aldığınızda kazanacağınız fiyat avantajını yakalamanız sağlanıyor.
Londra’nın semtlerinden Covent Garden’ın merkez meydanında eski bir meyve sebze pazarı şimdilerde ise en popüler alış veriş merkezlerinden birine dönüşmüş. Covent Garden yeni yıl süslemeleriyle oldukça popüler bir turistik merkez.
Covent Garden’ın ara sokaklarında gizlenmiş Neal’s Yard. Eşsiz dükkanlarıyla, kafeleriyle ve rengarenk binalarıyla harika bir enerjiye sahip. Londra’nın yağmursuz günlerine denk gelmişken, bir de bu rengarenk sokağı keşfetmemiz üstüne bonus oldu. Eğer aralık ayında Londra’yı ziyaret ediyorsanız hava yağmursuz olsa dahi siz şemsiyenizi, eldivenlerinizi ve berenizi çantanızdan eksik etmeyin.
Londra yürüyüş için oldukça elverişli bir yapıya sahip, özellikle Tower Köprüsü’nü görmek istediğimiz gün The Queens Walk ismi verilen manzaralı yürüyüş yollarından birini tercih ettik. Thames Nehri boyunca rengarenk noel pazarlarının arasından geçtik.
Bu yürüyüş yolu size harika nehir manzaraları sunarken aynı zamanda sizi Londra’da mutlaka görülmesi gereken en etkileyici sanat galerilerinden Tate Modern’e ve Shakespeare’s Globe Tiyatrosu’na ulaştırıyor.
Benim en sevdiğim köprü, şehrin en güzel simgelerinden ve masmavi haliyle karşınızda Tower Köprüsü. İki katlı açılır kapanır bir köprü. Gotik tarzda yapılmış bu köprü Londra’nın ve hatta dünyanın en güzel köprülerinden birisi.
Tarihin en dramatik arka fonunda buz pateni yapmaya ne dersiniz? Bu fikri sevdiyseniz sizi Londra Kulesi’ne alalım. Tower Köprüsü üzerinden yürüyerek Thames Nehri’nin karşı kıyısına geçtiğinizde tüm heybetiyle Londra Kulesi önünüze çıkacak. Bugün kraliyet mücevherlerini barındıran ve kanlı bir çok öyküye sahne olan bu kule bir zamanlar kraliyet sarayı, kale ve hapishane olarak kullanılmıştı.
St. Paul’s Kathedrali, 1666 yangınından sonra Sir Christopher Wren’in Barok başyapıtıdır. Avrupa’nın en büyük sallanan çanı burada bulunur. Bizim ziyaretimizde kathedralde St.Paul’s Cathedral Okulu korosunun konseri vardı ve muhteşemdi.
Ortaçağ mimarisinin görkemli bir örneği Westminister Abbey Manastırı reform döneminde korunmuş ve Kraliyet törenlerine ev sahipliği yapmayı sürdürmüş. 2. Elizabeth 1953’te burada taç giymiş ve Prenses Diana’nın cenaze töreni 1997’de burada düzenlenmiş, Prens William ile Catherine Middleton 2011’de burada evlenmiş.
Size Londra’da beni en çok etkileyen yerlerden ve mutlaka görmeniz gereken turistik noktalardan bahsettim. Londra beni büyüledi, seyahatim boyunca hiç hayal kırıklığına uğratmadı bu konuda kesinlikle ziyaret ettiğimiz zamanın etkisi büyük diye düşünüyorum çünkü Londra Aralık ayında büyülü bir şehre dönüşüyor ve bu şehir insanı kendisine hayran bırakıyor.